DersimDGH
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Dersim Demokratik Gençlik Hareketi


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Ekonomi -Politik

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Ekonomi -Politik Empty Ekonomi -Politik Paz Ara. 07, 2008 3:36 am

Admin

Admin
Admin

REVİZYONİZMİN "MÜCADELE ATAKLARI" VE GERÇEKLER
Devrim mücadelesi boyutlandıkça, toplumsal çelişkiler kızıştıkça revizyonist örgütlerin maskesi iyice yırtılmakta, öz açığa çıkmaktadır. '80 öncesinin 68'den kopup gelen radikal ortamı ve henüz karşı-devrim ile ciddi hesaplaşmaların yaşanmamış olmasının bir sonucu olarak, '80 sonrasında da örgütsel varlığı koruma "kaygı"sının bir ürünü olarak maskeler henüz yırtılmamış, öz görünmemişti. Gelinen aşamada revizyonistler koşulların oluştuğu kanaatine varmış olacak ki, özüyle birlik halindeki tipik biçimlerini almaya girişmişlerdir.

Dünyanın pek çok ülkesinde mücadele veren devrimci hareketler, sosyalist ülkelerde iktidarların revizyonistler tarafından gasp edilmesiyle başlayıp SSCB'nin dağılmasıyla devam eden süreç içerisinde yasallaşma, uzlaşma, mücadeleyi tasfiye etme faaliyetine giriştiler.

SSCB'nin dağılmasının bu faaliyetler açısından özel bir önemi olduğunu vurgulamak gerekir. Çünkü SSCB'nin dağılması sonucu "tek kutuplu çok merkezli Yeni Dünya Düzeni"nin peydahlanması, emperyalistlerin ve uşaklarının "tarihsel yanlış" vb gibi demagojik kavramlarla "sosyalizmin çöküşünü kutladıkları ve akabinde MLM’ ye karşı ideolojik saldırıları ayyuka çıkardıkları, uluslararası planda devrimci, komünist örgüt ve partilere karşı imhadan tutalım da, kendine endekslemeye kadar çeşitli tasfiye politikalarını geliştirip, hayata geçirmeye hız verdiği yeni dönemin başlangıcıdır.

Emperyalizmin bu kapsamlı yönelimi, küçük burjuva ve burjuva milliyetçi hareketlerdeki uzlaşma eğilimlerini, reformist özlerini açığa çıkarmış, geçmiş radikal hat ve ML söylem tedricen terk edilmeye başlanmış, yerine, "kâğıttan kaplan"ı kızdırmayan söylem, reformist örgütlenme ve mücadele geçirilmiştir.
Ülkemizde çeşitli örgütler nezdinde yaşanan da bundan farklı bir şey değildir.

Revizyonizmin bu yeni "mücadele ataklarını irdelerken, revizyonizm hakkındaki temel bilgileri ve tarihsel bilgi olarak ülkemizdeki revizyonizmin altın dönemini kısaca anlatmakta yarar vardır.

Oportünist akımlar işçi sınıfının iktidar mücadelesi içinde ortaya çıkmışlardır, işçi sınıfı mücadelesi içinde yer alan ama aynı sınıfsal kökene sahip olmayan ve kendi sınıflarının çıkarlarını savunanlar, çıkarlarını savundukları sınıfların ideolojisini, örgütlenmesini var etmek zorundaydılar, var etmişlerdir. Çünkü proletarya ile ne kadar ortak paydaları olsa da, nihai olarak proletarya ile küçük burjuvazinin ve milli burjuvazinin çıkarları farklıdır.

"işçi sınıfı hareketi içindeki başlıca küçük burjuva akımlar ortaya çıkış sırasıyla, anarşizm, sendikalizm, reformculuk ve revizyonizmdir."

(G.THOMSON Devrimci Diyalektik Üzerine sf:22)

"Reformculuk... İngiltere’de dünyaya gelmiştir. Fabianlar işçi partisi için teorik bir temel sağlayan aydınlardan ve işçi sınıfı önderlerinden oluşan bir gruptu. Bunların "derece derece değişmenin kaçınılmazlığı" yolundaki düşünceleri reformculuğun özünü meydana getirir...

Reformculuk İngiltere’den Avrupa kıtasına özelliklede Almanya'ya sıçradı ve orada revizyonizm biçimine büründü. Revizyonizmin yaratıcısı bir zamanlar Marksist olan Bernstein'di. Bernstein, düşüncelerinin çoğunu Fabianlar'dan almıştı (LENİN) Revizyonizmin reformculuktan ayrıldığı tek nokta, revizyonist düşüncelerin Marksizm’de yapılan bir takım düzeltmeler olarak sunulmasıdır. Marksizm Almanya'da işçiler arasında alabildiğine kök salmıştı, bütünüyle yadsınması olanaksızdı, işte bu yüzden devrimci özünden koparılarak yeniden yorumlandı." (G.THOMSON age sf:23)
"Bernstein'ciler, Marksizm’i dolaysız devrimci özünden kopuk olarak kabul etmişlerdir. Ve böyle kabul ederler. Parlamenter mücadeleyi özellikle belirli bir tarihi dönem için elverişli silahlardan biri olarak değil, "zor"u, "ele geçirmeyi,"diktatör lük”ü gereksiz kılan temel ve neredeyse biricik mücadele biçimi olarak görürler" (LENİN) 'Hareket her şeydir nihai hedef ise hiçbir şey' Bernstein'in bu şiarı revizyonizmin özünü birçok uzun incelemeden daha iyi dile getirmektedir. Tutumunu, durumdan duruma göre belirlemek, kendini günün olaylarına ve küçük siyasetin ani yön değiştirmelerine uydurmak, proletaryanın ana çıkarlarını, tüm kapitalist sistemin ve tüm kapitalist evrimin temel özelliklerini unutmak ve proletaryanın ana çıkarlarını o anın gerçek ya da varsayılan yararlan uğruna feda etmek: işte revizyonizmin siyaseti budur" (LENİN)

Marksist kılıklı bu oportünist akım, ideoloji ve politikalarını II. Enternasyonal döneminde örgütsel yapısına kavuşturur. II. Enternasyonale bağlı Sosyal-Demokrat partilerde hâkim ideoloji olmuştur.

Revizyonizm; Stalin yoldaşın ölümünden sonra SSCB'de Kruşçev-Brejnev iktidarıyla modern revizyonizm olarak ortaya çıkmıştır.

"Modern revizyonizmde aynı şekilde Marksist felsefenin yerine burjuva felsefeyi geçirmeyi hedeflemektedir. Özellikle artan yoksullaşmayı ve emperyalizmin yıkılmasının kaçınılmazlığını inkar ederek, ekonomi-politiğe karşı gelmiştir. Revizyonizm sınıf mücadelesine ve devrime karşı çıkmak, parlamenter kretenizmi ve pasifizmi bayrak yapmak için, bilimsel sosyalizmi gayretle tahrif etmeye, karalama ve çarpıtmaya çalışır." (Başkan Gonzalo Konuşuyor sf:6)
Modern revizyonizm '63 polemiklerinde ÇKP'den yana tavır alan KP'ler dışındaki tüm KP'lerin bünyesini sarmış, Başkan Mao'nun ölümünün (1976 ) ardından ise ÇKP'yi ve onu takip etmekte ısrar eden KP'leri de sarmıştır.

Ülkemiz devrimci hareketindeki revizyonizm, genel olarak değindiğimiz bu durumla ilintilidir.

Ülkemizde ilk ilerici, devrimci öğeler taşıyan örgütlerin kuruluşu 1895'e dayanır. Yasal olarak kurulan ve kısa ömürlü olan bu örgütler, liberal "sosyalist" politikaları ve yarı-sendikalist örgütlenmeleriyle sosyalizmin uluslararası prestijinden etkilenen ve II. Enternasyonalin ideolojik hattından beslenen oluşumlar olmuşlardır.

TKP'nin kuruluşuyla birlikte, III. Enternasyonalin ML hattı ilk olarak izlenmeye başlanır. Ancak henüz ML'nin güçlü köklerini işçi sınıfı içerisinde oluşturmadan, sağlam ve sınanmış bir parti haline gelmeden, kuruluşundan kısa süre sonra, Mustafa SUPHl ve yoldaşlarının katledilmesinin peşi sıra revizyonizm TKP'ye egemen olur. Revizyonizm, 1925'te yapılan Kongrede, Kemalist diktatörlük, sosyo-ekonomik yapı ve bu yapıya uygun devrim yolu, sınıfların konumlanışı ve işçi-köylü ittifakı, örgütlenme tarzı noktalarındaki tespitlerle alenen kendisini ortaya koyar. Revizyonizm bu dönemden itibaren halkımıza yönelik faşist saldırıları meşru, ilerici gösteren, ML'yi çarpıtıp saldıran altın dönemini yaşamaya başlar.

Revizyonizmin modern revizyonizm olarak ortaya çıkışıyla, ML'ye düşmanlık artık 60lı yıllardan sonra kurulan TİP, TSİP, VP, TİİKP vb. gibi örgütlerle daha güçlenmiş bir ittifakla sürdürülür.

TİP içerisinde 60'ların sonlarında yaşanan ideolojik mücadeleler nitelik itibariyle oportünizmin farklı biçimlerinin birbiriyle çarpışmasından öte bir şey olmazken, radikal devrimciliğin ortaya çıkmasında büyük rol oynamıştır.
Ancak, İ.Kaypakkaya yoldaşın Proleter Öncü'nün temel teorik görüşlerini formüle ettiği döneme kadar, revizyonizmle ve reformizmle esas olarak güçlü bir çarpışma yaşanmamıştır. Bu açıdan, i.K yoldaşın TİİKP içinde ki MLM muhalefeti ve netice olarak TKP(ML)'nin ortaya çıkışı Türkiye devrim tarihi için belirleyici öneme sahiptir. Artık revizyonizmin altın dönemi yediği darbelerle sona ermiştir. Ancak bu revizyonizmin, reformizmin sökülüp atıldığı anlamına gelmez. Çünkü revizyonizmin altın döneminin TDH'ne bıraktığı güçlü köklere ve büyük teorik birikime sahip lanetli uzlaşmacılık mirası ve bu mirasın gönüllü varisleri vardır.

80'li yılların sonlarından itibaren komprador burjuvazinin ve büyük toprak ağalarının bedenlerine dar gelen 12 Eylül gömleğini genişletme, "demokratikleşme" hamlelerinin ardından, revizyonistler lanetli "illegalite" hırkasını fırlatıp atarak, tipik örgütlenme ve mücadele biçimlerine kavuşma sevinciyle ortaya atıldılar.

l.K yoldaşın katledilmesinin ardından revizyonizm ile güçlü ideolojik hesaplaşmaların tekrar tekrar yaşanmamış olması, onun güçlü bir tehlike olmaktan alıkoyulamamasını getirmiştir. Teşhir olmuş, parlamenterist biçimiyle ortaya çıkışında sergilediği rahatlık bu yüzdendir.

12 Eylül yenilgisinden sonra da devrimin strateji ve taktikleri, bu strateji ve taktiklere hizmet edecek mücadele ve örgütlenme biçimleri, kadro ve kitle çizgisi konularındaki sapkınlıklarında inat eden, hatta 12 Eylül yenilgisinden önceki durumlarından dana geri planda, daha çok hata ve zaaf içinde olan revizyonistler, devrimin tasfiyesi dolayısıyla halk muhalefetinin ağır darbeler yemesi yolunda büyük adımlar atmaktadırlar.

Bu adımların en sahtekârca savunusunu TDKP yapmaktadır. Öyle ki parlamenterizme iyice ısınan DY, TKEP, KURTULUŞ vb. gibi teşhir olmuş örgütleri parlamenterist oldukları için "ciddi olarak" eleştirmektedir. Bu eleştirinin ortaya koyduğu gerçek ise kendi yaptıklarını farklı göstererek gizleme, yasalcılığını başka örgütlerin yasalcılığını "Leninist tarz"da eleştirirken yerleştirme ve kitleleri, devrimcileri ahmak yerine koymaktır.

Yasalcılığı nasıl meşru kılmaya çalıştıklarını kendi cümleleriyle görelim:

"Sınıf hareketinin ortaya koyduğu eğilim mevcut araçları yetersiz kılmaktadır. Bu bakımdan açık kitlesel bir işçi-emekçi partisi, sınıfın uyanan kesimlerinin ortaya koyduğu politikleşme eğiliminin somut bir ifadesi olarak, yaratılması pratik girişim ve mücadelenin konusu olan devrimci bir araç özelliğini kazanmıştır. " (Ö.Dünyası sy:77,sf:12)

Yasallaşmanın özrü kitlelere dayandırılmaktadır. "Sınıf hareketinin eğilimi, sınıfın uyanan kesimlerinin politikleşme eğiliminin somut ifadesi..." yasal bir kitle partisinin kurulmasını zorunlu kılmaktaymış. Oysa gerçek varılan sonucun yanlışlığını ortaya çıkarmaktadır. Sınıfın uyanan kesimlerinin ortaya koyduğu politikleşme eğiliminin ifadesi; illegal ve illegalizme hizmet eden legal biçimlerin dışında yasal zeminde bir kitle partisi olarak örgütlenmeyi zorunlu kılmamaktadır.

Sınıfın uyanan kesimlerinin ve genel olarak emekçi halkımızın uyanan kesimlerinin gerek kendiliğinden gelme eylemlerinin, gerekse süreçte yaşadığımız COP, Ümraniye, Nar tepe, Okmeydanı direnişlerinin gösterdiği apaçık bir gerçek vardır. Bu da emekçi kitleler ile faşist diktatörlük arasında zaten mevcut olan uçurumların giderek derinleşmeye ve genişlemeye başladığı ve bu durumun süreklilik arz edeceğidir. Direnişler pasifistlere, faşist ve sarı sendika ağalarına rağmen daha çok yasadışı öğeler taşıyarak sergilenmekte, geliştirilmektedir.

Bu anlamda emekçi halk katmanlarının uyanan kesimlerinin ortaya koyduğu eğilim bir örgütlülüğün acilen geliştirilmesine gereksinim olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak bu örgütlülük onları yasal zemine çakıp bırakacak yasal parti örgütlülüğü değil, yasadışı öğeleri destekleyen, dolayısıyla uçurumun derinleşmesini ve genişlemesini destekleyecek esas olarak da bunun teorik ve pratik önderliğini yapacak olan illegal komünist parti örgütlülüğüdür.
Görülmektedir ki, TDKP' yi yasalcılığa "/orunlu kılan" kitlelerin eğilimi değil, çelişkileri ele alış tarzlarındaki sakatlık ve niyettir.

Bu niyeti sadece yanlış bir taktik olarak değerlendirip ötesini görmezden gelmek onunla aynılaşmak olacaktır. Çünkü yasalcılık adımları devrimci hareketi faşizm karşısında zayıflatıp, büyük zararlara uğramasına sebep olacaktır.
Kurulan ve kurulacak olan yasal partiler faşizmin maskelenmesinin bir aracı olacaktır.

Ülkemizde devrim ile karşı-devrim bir savaş içerisindedir. Bu savaşta devrim olağanüstü zorluklarla karşılaşırken, karşı-devrim onu boğmak için kullanabileceği tüm maddi-manevi olanakları en üst boyutlara taşırarak kullanmaktadır.
Bu iç savaşta faşizm yalnızca baskı-şiddet silahını değil, buna zıtlık teşkil eder gibi görünen gerçekte onunla örtüşen diğer silahlarını da kullanmaktadır.

PARTİZAN SESİ SAYI-08

https://dersimdgh.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz